Amelia Earhart, 1897 - 1937
1920’de yani hayatın erkeklerin yörüngesinde olduğu, kadınların sadece “güzel görünmek ve çocuk doğurmak”tan ibaret zannedildiği yıllarda, her an tekleyebilir hissi veren bir uçakla Atlantik üzerinden binlerce mil uçan genç bir kadının hikayesi bu. Pardon, cümleyi daha düzgün kurmak gerekli: 1920’de yani hayatın erkeklerin yörüngesinde olduğu, kadınların sadece “güzel görünmek ve çocuk doğurmak”tan ibaret zannedildiği yıllarda, her an tekleyebilir hissi veren bir uçakla, Atlantik’i tek başına uçurduğu uçakla geçen ilk kadının hikayesi bu. Amelia Earhart’ın hikayesi.
Earhart, 1897 yılında Kansas’da doğdu. Henüz 24 yaşındayken ilk uçağını satın aldı. Bu, 60 beygir gücünde, üstü açık, iki kişilik, pervaneli bir uçaktı ve Earhart’ı öncü yapan yolculuğun başlangıcı oldu. Uçağı aldıktan sadece bir sene sonra, 4,267 metreye çıkarak kadınlar irtifa rekorunu kırdı. Bu rekorla birlikte Earhart artık tarihe adını yazdırmış ve rüştünü ispatlamıştı.
Takvimler 1928’i gösterdiğinde, Earhart Atlas Okyanusu’nu uçak ile geçen ilk kadın olmuştu -uçağı kullanan değil; yolcu koltuğunda oturarak okyanusu geçen ilk kadın ve bu Earhart için bir başarı değil, aksine adeta bir hakaret olarak tasvir edilmişti: “Yalnızca bir valizdim ben, bir çuval patates gibi” sözleriyle anlattığı deneyimi onu daha da çok hırslandırmıştı. Zorlu hava koşullarında gerçekleşen bu 20 saatlik uçuşta pilot olmak onun için sadece şahsi bir hırs değildi. Earhart’ın nihai amacı, kadınların genelde erkeklere uygun görülen mesleklerde söz sahibi olmalarını, özellikle de pilotluk mesleğini icra edebilmelerini istiyordu. Bu nedenle başka bir ilke imza attı ve Ağustos 1928’te Kuzey Amerika’yı uçakla geçen ve geri gelen ilk kadın pilot oldu.
Earhart’ın yollarını Longines ile kesiştiren nedir diye soracak olursanız, bu güzel ve azimli kadının birden fazla Longines saate sahip olduğunu, 1928’deki tarihi uçuşlarında 13.33Z kalibre mekanizması ile çalışan, 35 mm kasata sahip tek tuşlu bir kronograf kullanıyordu. Bu modelin üretimi 1913 yılında başlanmıştı. O yıllarda saat, var olan tek navigasyon cihazıydı ve muazzam bir öneme sahipti.
Bu saati Earhart 1932 yılında Kanada’dan yola çıkıp Kuzey İrlanda’ya vardığı 14 saat 56 dakikalık yolculuğunda da kullanmıştı. Bu yolculuk da tarihi bir öneme sahipti çünkü bu rotayı durmaksızın solo uçan ilk kadın pilot ve bunu başaran ikinci kişiydi. Rüzgarlı, buz gibi havada ve uçaktaki teknik sorunlara karşın rotasını tamamlayan Earhart bu deneyimini şöyle anlatacaktı: “Geceyarısından sonra ay battı, yıldızlarla baş başaydım.”
Sadece mesleki anlamda değil; günlük hayatında da bir öncü olan Earhart, ince uzun siluetine çok yakışan pantolonları giydiği dönemde yani 1928’ten itibaren giyimiyle de yargılanmıştı -o dönemde kadınlar pantolon giymiyordu. Ama onun için önemli olan fonksiyonellikti. Güzellik algısının daha yükseklerde olduğu şu sözlerinden anlaşılıyordu: “Uçuşun cazibesi, güzelliğin cazibesi demek. Uçuşun estetik çekiciliği uçmamızın sebebi…”
Uçuşa bu denli aşkla bağlı olan Earhart’ın hayatının uçağında sonlandığını söylemek hem acı hem de onun adına tuhaf bir huzur yaratıyor.
1937’de yeni bir hedefi vardı: Dünyanın etrafında, ekvator hizasında yaklaşık 47 bin kilometrelik uçuşu tamamlamak. Bunu gerçekleştirmek için navigatörü Fred Noonan ile birlikte, Lockheed Electra uçağı ile 1 Haziran 1937’de Florida’dan yola çıktı. Latin Amerika’da, Afrika’da ve Asya’da mola verdikten sonra 2 Temmuz’da yolculuğun son etabı için Papua Yeni Gine’den uçuşa geçtiler. Son etapta mola noktası Hawaii ve Avustralya arasındaki küçük Pasifik adası Howland olacaktı ancak havadaki 19 saatin sonunda Earhart telsizle ulaşabildiği yakındaki bir Amerikan gemisine yarım saatlik yakıtlarının kaldığını ve karanın görünmediğini bildirdi… Bu mesaj, onlardan alınan son haberdi. Donanma bütün uğraşlara rağmen ne Earhart ne de navigatörü Noonan’a dair bir iz bulamamıştı. Daha ilginci uçağın da kalıntıları ortada yoktu. Yıllar boyunca uçağa dair bir iz bulmak için araştıranlar oldu. Hatta Titanik’in enkazını bulması ile ünlü Robert Ballard ve ekibi Ağustos 2019’da bir çalışma yaptı ama onlar da bir sonuca ulaşamadılar.
Earhart’ın ve uçağının şu an nerede olduğunu bilemesek bile, kırdığı rekorlar ve kahramanlıklar da hâlâ daha hayatlara dokunuyor. Örneğin, 1929 yılında 99 öncü kadın pilotu bir araya getirerek kurduğu Ninety-Nines adlı organizasyon bugün faaliyetini sürdürmeye devam ediyor. Ninety-Nines Kadın Pilotlar Organizasyonu, dünyanın farklı yerlerinde uçuş eğitimleri veriyor, burs imkanları sağlıyor ve daha fazla profesyonel kadın pilotun yetişmesi için mentorluk çalışmaları yapıyor.
Öncü kadınların hikayelerinin çok ilgi çektiği günümüzde, bu hayatı yeniden ve daha iyi şekilde sinemaya taşıyacak kişi, yıldızlarla baş başa olmanın güzelliğini de yaşayacak kadar şanslı olacak.