Published in  
Güzel Rastlantılar
 on  
August 22, 2024

X-MEN-97 1. Kısım: Şimdi herkes kendi İkiz Kuleleri’ni ansın

X-Men 97 geçtiğimiz günlerde Disney+’ta sezon finalini yaptı. Bu yazıda 90’larda kuir çocuk olup bugün, seneler hiç geçmemiş gibi X-MEN’le tekrar buluşma tecrübesi var. O yüzden eğer X-Men-97’yi hâlâ izlemediyseniz, bir an önce izlemeniz gerekiyor. Belki “Ne alâka” diyeceksiniz ama X-MEN öteki olma deneyimini 90’lar çocukluğundan 20’ler yetişkinliğe taşıyan inanılmaz bir onur bombası.
Tarih
22/8/24

X-MEN-97 1. Kısım: Şimdi herkes kendi İkiz Kuleleri’ni ansın

X-Men 97 geçtiğimiz günlerde Disney+’ta sezon finalini yaptı. Bu yazıda 90’larda kuir çocuk olup bugün, seneler hiç geçmemiş gibi X-MEN’le tekrar buluşma tecrübesi var. O yüzden eğer X-Men-97’yi hâlâ izlemediyseniz, bir an önce izlemeniz gerekiyor. Belki “Ne alâka” diyeceksiniz ama X-MEN öteki olma deneyimini 90’lar çocukluğundan 20’ler yetişkinliğe taşıyan inanılmaz bir onur bombası.

Disney+ izni ile
Tarih
22/8/24

X-MEN-97 1. Kısım: Şimdi herkes kendi İkiz Kuleleri’ni ansın

X-Men 97 geçtiğimiz günlerde Disney+’ta sezon finalini yaptı. Bu yazıda 90’larda kuir çocuk olup bugün, seneler hiç geçmemiş gibi X-MEN’le tekrar buluşma tecrübesi var. O yüzden eğer X-Men-97’yi hâlâ izlemediyseniz, bir an önce izlemeniz gerekiyor. Belki “Ne alâka” diyeceksiniz ama X-MEN öteki olma deneyimini 90’lar çocukluğundan 20’ler yetişkinliğe taşıyan inanılmaz bir onur bombası.

Disney+ izni ile

I

Orijinal X-Men dizisini Fox Kids’te yakalamış olanlarınız vardır. Beni çizgi roman dünyasıyla tanıştıran olaydır kendisi. Dizi 94 ve 97 seneleri arasında 5 sezon olarak yayınlanmıştı. Beşinci ve final sezonu, köktenci ve mutant fobik devletin mutant fobik ajanı Henry Gyrich’in Professor Charles Xavier’a düzenlediği suikast ile sonlanmıştı. Yani orijinal çizgi dizi, sonucu işlenmemiş bir kayıpla bitmişti. Halbuki 5 sezon boyunca bütün bu çılgın ekip akıl almaz düşmanlara karşı mücadele edip, sayısız kere ölüp dirilir, başka dünyalar, başka zamanlar ve başka boyutlarda kaybolup tekrar buluşur. Dizinin travmatik finaline, yani baş öğretmenin öldürülmesiyle öğrencilerin artık yetişkin olmaları gerektiği ana kadar, toplum dışına itilmişlerin ucube ailesi X-Men “aile” hep bir aradadır. 1997’de çizgi dizinin ekran hayatı boyunca verdiği ilk ve tek kayıpla dizi de çocukluk da bitmiştir.

Sanırım her gey çocuk Storm’un neredeyse drag’e kaçarak yeri göğü oynatan ihtişamından etkilenmiştir

Şimdi dizi hiç bitmemiş gibi kaldığı 97 senesinden devam ediyor. X-MEN’i ben şöyle hatırlıyorum. İlkokuldayken hemen iki alt katımızda yaşayan, Deniz diye bir arkadaşım vardı. Çocukluğun yitip gitmeyecekmiş gibi görünen fantezisine biz inanıyorduk. Aynı sınıfta olmasak da her gün okuldan eve beraber döner, akşamları anne babamız işten gelene kadar beraber vakit geçirirdik. İkimiz de X-Men hayranıydık. Ben Storm’la, yani dizide havayı kontrol etme yeteneğine sahip, gerçek adı Ororo olan mutantla kafayı bozmuştum. Sanırım her gey çocuk Storm’un neredeyse drag’e kaçarak yeri göğü oynatan ihtişamından etkilenmiştir bkz.

ASANSÖRLE KONUŞMALAR

Bu yüzden akşamları eve dönerken ağaçlarla konuşurdum. Arkadaşım daha düz bir insandı ama yine de arkadaşımdı, yani o da asansörle konuşurdu (dizinin baş düşmanı makine bükücü Bastion akıllara gelmeli) çünkü çizgi romanları aratmayacak orijin hikayesine göre, bir kere tek başına asansörde kalmıştı ve tekrar kalmamak için asansörle iyi anlaşmaları gerekiyordu (Tiktok’tan önce hayat ne kadar renkliymiş). Şimdi n’apıyor bilmiyorum ama galiba ikimiz de kendi mahallemizde biraz öteki, biraz mutanttık.

Pembe diziler, kadının aile hayatından yabancılaşmış ama aile hayatının ebediyeti için verdiği emeğe, bu fantezi müebbet bir destek sunar.  

Orijinal X-MEN çizgi dizisinin hiç bitmeyecek çocukluk fantezisini başka bir ebediyet türü olan pembe dizilerle karşılaştırabiliriz. Tania Modleski’nin Hınçla Sevmek şeklinde Türkçe’ye çevrilmiş bir kitabı var. Kitap kadınlar için üretilmiş kitlesel fantezileri, pembe diziler üzerinden inceliyor. Pembe diziler bildiğimiz üzere melodram türünün ev işi yapan kadın kitlesine özel olarak üretilmiş bir alt türü. Modleski’ye göre, pembe dizi formu kendini her gün evde yapayalnız tekdüze işler yaparken bulan ev hanımına, hayatının anlamsız akışına karşı duracak anlamlı bir fantezi sunar. Bu diziler, günümüz nitelikli televizyon akımında olduğu gibi psikolojik derinlik ve insanlık durumuyla ilgilenmez. Aynı anda gündelik ve akıl almaz olanla ilgilenir. Pembe dizilerde akıl almaz ne olursa olsun (kötü kalpli ikizler, entrika ve sırtından bıçaklamalar ve sonu bir türlü gelmeyen merdiven düşüşleri gibi) gündelik hayat hiçbir zaman değişmez; aile bütün karmaşaya rağmen bir arada kalmaya devam eder. Kadının, aile hayatından yabancılaşmış ama aile hayatının ebediyeti için verdiği emeğe, bu fantezi müebbet bir destek sunar.  

Bilindiği üzere, X-MEN ilk olarak 60'lı yıllarda Stan Lee tarafından yazılıp yayınlanmaya başlanmış bir çizgi roman serisi. Süper kahramanları toplumun hürmetle ilahlaştırdığı figürler olarak resmetmek yerine, 68 ruhuna uygun olarak, farklılıkları yüzünden dışlanıp aşağılanan figürler olarak tanıtarak tür içinde radikal bir değişikliğe imza atıyor. Bu toplumsal farkındalık 90'lı yılların siyasal doğruculuk atmosferinde genç kuşak için televizyonda güncel bir ifade buluyor. Fakat 60'lı yılların çalkantılı değişimlerine karşın 90'lar bir nebze istikrarlı bir atmosfer. İşte tam bu noktada X-MEN 97 pembe diziye benzer bir fanteziyi çizgi dizi formunda 90'larda çocuk olmanın optimist ve istikrarlı doğasını ifade etmek için kuruyor. 

90’larda büyüme deneyimi belli bir ayrıcalıklı çoğunluk için nispeten güvenli bir dünya ve gelecek öngörüyordu. Öyle ki ekibin Afrika kökenli üyesi Storm, dizinin bir bölümünde, mutant fobik örgütlerle savaşırken, “ten rengi temelli ırkçılığın” oldukça geri kafalı ve modası geçmiş bir ayrımcılık olduğunu, ifade ediyordu. Orijinal çizgi dizi,  epizodik doğası gereği pembe dizi formu gibi bir ebediyet öngörüyordu.  Risk vardı, tehlike vardı ama büyümek yoktu, ölüm yoktu. Peter Pan’in Neverland’i gibi hep aynı dostlarla yeni oyunlar oynayacak ve yeni maceralara atılacaktık. Güneş hep yarıda kalacak hiç batmayacaktı. Üstelik hepimiz ötekiydik, yani aile içinde ayrımcılık yoktu dolayısıyla kuir çocukluğumuz çalınmamıştı, yaşayacaktık. Kayıp olmayacak, yas da bilinmeyecekti. Fakat bunlar, hayat tekdüze demek de değildi çünkü “taze düşmanlarla canımız sıkılmayacaktı”, X-MEN 97’nin baş yazarı ve yaratıcı yönetmeni Beau DeMayo’nun ifadesiyle 1997’de çizgi dizi bittiğinde hala optimisttik: “Henüz 11 Eylül olmamıştı” (şimdi herkes kendi İkiz Kuleleri’ni ansın). 

X-MEN öteki olmak hakkında bir anlatı. Özellikle de cinsel öteki, kuir olmakla ilgili. 

X-MEN 97’nin meziyeti, bir yandan öteki olmaya dair hakiki bir tartışma yürütürken bir yandan da dev, melodram, geçmiş ve günümüzden taşan bir anlatının peşinde olması. “Nitelikli hikayecilik” trendinin, süper kahraman hikayelerinde dahi psikolojik gerçekliği öncelediği bir dönemde, iç karmaşayla, psikolojik olanla ilgilenmeden bangır bangır ilerleyen 30 dakikalık bölümlerle, bahislerin hayal edilemeyecek kadar yüksek olduğu bir öteki özgürleşme anlatısı kuruyor. Çizgi filmdeki melodramatik kökenine hiç çekinmeden tutunup tırnaklarını yırtarak büyütüyor. Bahislerin büyüklüğüyle, 90’lar optimizmine sunulan hakiki itirazlarla dizinin ve izleyicinin çocukluğunu yeni bir yetişkinliğe zorluyor. Bir çizgi film yetişkinliği. Kuir bir yetişkinlik. Bunu anlatının tam ortasında, 5. Bölüm itibariyle nasıl yaptığıysa yazının ikinci kısmında olacak.

-TO BE CONTINUED-