Turist tiksintisi
“1.46 milyar insan” Çin veya Hindistan nüfusu sanabilirsiniz ancak bu rekor kırılan 2019 yılında, pandemi öncesi dünya üstünde uluslararası seyahate çıkmış insan sayısı. 2023 bu sayının biraz altında bile olsa dünya üstünde insan hareketinin en yoğun olduğu çağda yaşadığımız gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor artık. Karadan, havadan, denizden kısmen denizaltından gezegeni bir tatil köyüne çevirmiş durumdayız. (Tatil için 2 milyon dolarınız varsa Antarktika’da denizaltıyla bile gezebilirsiniz.) Elbette seyahat çılgınlığı kentlerin, köylerin ve orada yaşayan insanların dengesini epey bozmuş durumda. Dünyada çok ziyaret edilen noktalarda hızla yayılan “Turist tiksintisi” de bunun bir sonucu. Hele bu durum biraz da dünyanın kaymağını yemeye alışmış Avrupalıların kibriyle birleştiğinde “Turist nefreti”ne doğru kayıyor.
“1.46 milyar insan” Çin veya Hindistan nüfusu sanabilirsiniz ancak bu rekor kırılan 2019 yılında, pandemi öncesi dünya üstünde uluslararası seyahate çıkmış insan sayısı.
"Sosyal medya yüzünden böyle oluyor" demek işin en kolayı ama biraz daha detayına girersek, temel sorun tüketmeye olan meylimiz. Elbette sosyal medya ve onun yarattığı ilgi görme manyaklığı bunun en temel tetikleyicilerinden biri. Kedi, bebek ve yemek içeriği üçgeninin eskisi kadar rağbet görmemesi, hızlı içeriğe çevrilebilecek başka bir alan olan seyahate ilgiyi artırdı demek çok da yanlış olmaz. Öte yandan 20. yüzyılda erişilemez olarak pazarlanan uzak ve egzotik yerlere gitmek, konfor alanından çıkmak, macera yaşamak gibi kavramlar daha erişilebilir hale geldi. Artık uçaklar daha ucuz, kiralayacak daha fazla araba var, onlarca otel sitesinden kıyas yapıp en doğru yerde ve en ucuz konaklama tesisini tutmak mümkün, üstelik bunların çoğunu kendi dilinizde yapabiliyorsunuz. Aslında seyahatin demokratikleştiğini gösteren ibareler bunlar.
Kimse zihnini nerede durduracağını düşünmüyor
Her demokratik süreçte yaşanan yol kazalarından birini yaşıyor belki de insanlık. Gücünü nerede nasıl kullanacağını bilmeyen bir çocuğun elini kolunu savurması gibi sadece popüler yerlerde seyahatin ona sağlayacağı yenilenmeyi ve arınmayı araması hatası bu. 70 yıl öncesine kadar sadece seçkinlerin, zenginlerin, tüccarların veya risk alan maceracıların işi olan seyahat etme kavramı, 2000’lerin başında dünya nüfusunun daha geniş bir kısmına yayılınca büyük bir şuursuzluk ortaya çıktı. Bir görev gibi insanlar “Ölmeden önce görmeniz gereken 10 yer” listeleri peşine düştü. Kimse kendisine neyin iyi geleceğini, nerede zihnini durduracağını düşünmeden moda nereye gitmekse oraya gitti.
İşte bu durum dünyada bazı noktalar üstüne büyük baskı oluşturmaya başladı. Artık Amsterdam’da yeni konaklama tesisi açılmasına izin verilmiyor, Kyoto’nun Gion semtinde bazı sokaklara turistlerin girişleri engelleniyor, Floransa’da “Turistler evinize dönün sizi istemiyoruz.” manasında yazılamalar duvarları süslüyor veya İspanya’da turist karşıtı protestolar düzenleniyor. Daha fazla ziyaretçi istemeyen kentlerde oluşturulan whatsapp gruplarında organize olan sakinler TripAdvisor, Google Maps gibi platformlara “Burada zehirli denizanası var”, “Sahilde kafamıza kayalar yuvarlandı” gibi sahte yorumlar bırakıyorlar. Büyük şirketlerin kent merkezlerinde evleri satın alarak Airbnb yapmasıyla Avrupa’daki birçok önemli şehirde barınma krizleri ortaya çıkıyor. Turistlerin talepleri nedeniyle dünyada gıda fiyatlarının yükseldiğine dair birçok ekonomi teorisi mevcut. Açıkçası giderek kısır döngüye evrilen dev bir sorundan bahsediyoruz. Bu işten çok para kazanan birkaç kişi haricinde ne yereller bundan mutlu ne de giderek yaşadığı deneyim “McDonalds”laşan turist memnun ama herkes bunu beslemeye devam ediyor.
Bu işin tek çıkış yolu her konuda olduğu gibi bilinçli tüketmek. İnsan nüfusunu azaltıp, seyahat eden insanlara limit getirilemeyeceğine göre seyahat tüketimini bilinç halde yapmamız dışında bir çıkar yol yok. Gideceğiniz yerden, oraya nasıl ulaşacağımıza, ne yiyeceğimizden nerede kalacağımıza verdiğimiz tüm kararları gözden geçirerek artık seyahat etmezsek bu düğüm çözülmeyecek bir hale gelecek. Seyahat etmek kadar özgürleştirici ve önyargı kırıcı bir eylemin böyle sonuçlara neden olduğunu görmek üzücü. Giderek tahammülsüzleşen dünyada kötü turist olmamak için seyahat ederken bavulumuza koymamız gereken ilk şey biraz empati belki de.
“Turistler evinize dönün, sizi istemiyoruz.”