2000’lerin ikinci yarısında The Last Resort gibi harika bir albümle tanıştığımız Anders Trentemøller, o günden beri bizi derin sulara çeken büyülü melodileriyle kulaklarımızda iz bıraktı. “Moan,” “Sycamore Feeling” ve “Shades of Marble” gibi şarkılarıyla da iyice perçinlediğimiz Danimarkalı prodüktör ve müzisyen, neredeyse 20 yıldır ruhumuzu electronica, ambient ve shoegaze’in tınılarıyla besliyor.
Trentemøller’in müziği, her dinleyişte farklı bir hikâyeye açılıyor. Onunla her seferinde yeni bir dünyaya adım atıyoruz; adeta zamanın içinde başka bir zamana, mekânın içinde başka bir mekâna gidiyoruz. Dinleyicisini karanlık ama davetkâr bir atmosferin içine çeken bu müzikal yolculuk, şimdi de 13 Eylül’de yayımlanan Dreamweaver ile devam ediyor.
Dreamweaver, Trentemøller’in müzikal evreninde adeta yeni bir kapı aralıyor. Albümdeki her şarkı, melankoli ile huzuru bir araya getiriyor; bizi hem içsel bir keşfe çıkarıyor hem de ruhun karanlık köşelerine ışık tutuyor. Bu albümde, onun çok katmanlı ve hipnotize edici tarzının en olgun hâliyle karşı karşıyayız. Ama bu sefer daha da ileriye taşınmış, daha da derinlere inmiş bir Trentemøller var karşımızda.
Bu büyüleyici yolculuğun bir parçası olmak için sabırsızlanıyorum çünkü 3 Kasım’da Trentemøller’i İstanbul’da canlı olarak dinleme fırsatımız olacak. Bu röportajda, onunla yeni albümünün yaratım sürecini, ilham kaynaklarını ve Türkiye’de sahne almanın ona neler hissettirdiğini konuştuk. Trentemøller’in büyülü evrenine adım atmaya hazır olun; çünkü bu müzik yolculuğu, sizi derinlerde bir yere götürecek.
Dreamweaver albümünüzle dinleyiciyi adeta bambaşka bir boyuta taşıyorsunuz. Bu albümde, müzikal anlamda tam olarak nasıl bir değişim yaşadınız? Bize o gizemli evrenin kapılarını biraz aralar mısınız?
Dreamweaver'da, melodiyi merkezde tutmaya odaklandım. Benim için güçlü bir melodi, bir şarkının duygusal yükünü taşıyan unsurdur ve bu albümde melodilerin kendi başlarına bir hikâye anlatıyormuş gibi hissettirmesini istedim. Akor ilerlemeleri daha karmaşık ve katmanlı, bu da bana daha dinamik bir şekilde gerilim ve rahatlama yaratma imkânı tanıdı. Dokular ve atmosferlerle oynamaya devam etsem de, albümün kalbi armonilerde ve bu armonilerin her parça boyunca nasıl geliştiğinde yatıyor. Amacım, prodüksiyon unsurlarını çıkarsanız bile tek başına ayakta durabilecek melodiler yaratmaktı. Müziğin nefes almasına izin vermek ve dinleyicinin altında yatan duygusal mesajla bağ kurmasını sağlamakla ilgili. Artık elektronik unsurlar müziğimde gerçekten önemli bir rol oynamıyor; dolayısıyla albüm, shoegaze, indie ve dream pop etkilerinden beslenen, daha organik ve katmanlı bir sese kök salmış durumda. Her parçanın bir hikâye gibi açıldığı ve dinleyiciyi rüyalar ile gerçeklik arasında sürüklediği sürükleyici bir deneyim yaratmak istedim.
Le Champagne ile çıktığınız yolculukta müziğiniz sürekli evrildi ve değişti. Şimdi Dreamweaver albümü bu sürecin neresinde duruyor? Bu albümle birlikte müziğinizde hissettiğiniz değişimler neler?
Le Champagne artık bana çok uzak bir anı gibi geliyor; neredeyse hızla geride bıraktığım erken bir deney gibi. Dreamweaver ile müziğimin nihayet içsel vizyonumu gerçek anlamda yansıttığı bir noktaya ulaştığımı hissediyorum. Sıcaklık ve duygu, müziğimde her zaman önemli unsurlar olmuştur, ancak kendimi sınırlamak istemiyorum. Müziğimin soğuk ve sentetik yanı, sanatçı olarak kimliğimin büyük bir parçası olmaya devam ediyor. İlk albümümden beri, sıcak ve soğuk, nazik ve agresif, güzel ve kirli gibi zıtlıklarla çalıştım. Bence bu tamamen her bir şarkı için doğru hissettiren şeyi bulmakla ilgili. Müziğimdeki evrim, daha organik unsurları—gitarlar, vokaller ve atmosferik katmanlar—bir araya getirme yönünde ilerledi, ancak önceki yapımlarımda var olan o ritim ve hareket duygusunu koruyarak. Dreamweaver, bu yolculuğun doruk noktası gibi hissettiriyor. Bu albümle Memoria'nın temelleri üzerine inşa etmeyi amaçladım, ama dürüst olmak gerekirse, her albüm için durumun böyle olduğunu düşünüyorum… Öncekilerin omuzları üzerinde yükseliyor. Amacım, uyumlu ve sürükleyici bir deneyim yaratmaktı ve odak, yas, aşk ve kayıp gibi temalar üzerine daha fazla yoğunlaştı.
Yıllar içinde pek çok farklı sahnede performans sergilediniz. Turneler ve sahne deneyimleri müziğinizi nasıl etkiledi? Canlı performanslarda nasıl bir ruh haline giriyorsunuz?
Canlı performans sergilemek, müziğe tamamen yeni bir enerji katıyor—stüdyo çalışmasının asla tam anlamıyla yakalayamayacağı kadar ham ve anlık. Turneler, müziğin dinleyici tarafından nasıl deneyimlendiğinin daha fazla farkına varmamı sağladı. Canlı performanslar, şarkıların her gece yeni bir hayat bulduğu, paylaşılan bir atmosfer yaratmakla ilgili. Sahnedeyken, çoğunlukla trans benzeri bir hale giriyorum; sanki müziğin akışına kapılmışım da onu kontrol etmiyormuşum gibi. Kalabalıkla performans arasında dinamik bir etkileşim var; bu etkileşim, bana risk almam ve şarkıları o an içinde yeniden yorumlamam için ilham veriyor ve şarkıları düzenlerken de aynı etkiyi hissediyorum. Bu, çoğu zaman stüdyo çalışmalarına yaklaşımımı da besleyen güçlü bir deneyim.
3 Kasım’da İstanbul’da sahne alacaksınız. Türkiye’deki hayranlarınıza nasıl bir deneyim sunmayı planlıyorsunuz? Son albümden hangi parçalarla bizi buluşturacaksınız ve sahnede bizi neler bekliyor?
İstanbul’da sahne alacak olmaktan gerçekten heyecanlıyım—müzik ve sanata derin bir bağlılığı olan çok canlı bir şehir. Bu turda, Dreamweaver’ın ruhunu yansıtan, ancak aynı zamanda spontane anlara da yer bırakan sürükleyici bir deneyim yaratmak istiyorum. Kesinlikle yeni albümden bazı önemli parçaları çalacağım; bunlar canlı performans için oldukça uygun olacak çünkü bence harika bir grubuz, ha ha. Dreamweavers, Nightfall, A Different Light, Behind My Eyes ve Dreamweaver’dan daha fazla şarkı olacak. Ama aynı zamanda, canlı performansla birlikte zaman içinde gelişen eski parçaları da çalmayı planlıyorum. Amacım, yeni müziğin rüya gibi niteliklerini canlı gösterinin enerjisiyle harmanlayarak, dinleyiciyi farklı ruh halleri ve dokular arasında bir yolculuğa çıkarmak. Üstelik, tüm bu deneyime güçlü bir görsel boyut ekledik ki bunu Türkiye’deki seyirciye göstermek için sabırsızlanıyorum!
Son olarak, bize yeni projelerinizle ilgili biraz kopya verebilir misiniz? Bizleri neler bekliyor? Müzikal yolculuğunuzda bir sonraki adımınız ne olacak?
Şu anda ve önümüzdeki yıl boyunca Dreamweaver dünya turuna odaklanıyorum; bu tur bizi Avrupa, ABD, Kanada, Avustralya, Japonya ve Çin’e götürecek. Yolda yeni müzikler yapabilirim, ama geleceğin ne getireceğini göreceğiz!