Nafaka üzerinden yapılan mizah bizde hiç bitmez. Yeri gelir, “erkeklerin birkaç sene evli kalıp hayat boyu nafaka ödemeye mecbur bırakıldığı” gerekçesiyle “yoksulluk nafakasının” süreyle sınırlandırılması gerektiğini savunanlar popüler kültür simalarının aldıkları absürd rakamlardaki nafakayı kendi haklılıklarını ortaya koymak için kullanırlar. Yeri gelir, kanımca artık pek de komik olmayan bir komedyen çıkar “benimki nafaka değil, madafaka” diye sahnelerden gönderme yapar; diğer bir ünlü çıkar, evli sevgilisinin “halen” eşi olan kadına kamuoyu üzerinden gönderme yapmak için “kadın dediğin gururludur, evinden şapkasını alır çıkar, çocuklarına kendi bakar, ben HEP böyle yaptım” der.
Kısaca, ülkemizde, mevcut yasadaki düzenlemeler ve yaşamdaki düzenlemeler, yeri gelir siyasiler yeri gelir başkasına kamuoyu önünde “laf çaktırmak” isteyenler tarafından çarptırılır. Maalesef, bu algı oyunlarının bedelini de sanıldığı gibi Şeyma Subaşı değil, genelde küçük yaşta evlendirilmiş, meslek sahibi olmayan ya da geliri olsa bile yoksulluk sınırının altında kalan, çoğu zaman şiddet mağduru eşler öder. Zira, yoksulluk sınırının altında, hayatta hiçbir mesleği, geliri, güvencesi olmayan kadınlar için, nafaka, evlilik içi şiddetten, kötü muameleden kurtulmaları için çoğu zaman fırtınada sığındıkları kuytu bir alan gibidir. Çoğu zaman hayatlarını idame etmelerine yetmez ama hukuki olarak kendilerine verilen bir evden çıkış biletidir.
Aslına bakarsanız, Türkiye’deki yoksulluk nafakası düzenlemelerinde de hiçbir hata ya da eksiklik yoktur. Türkiye’de kamuoyunu oldukça meşgul eden “astronomik” rakamlı yoksulluk nafakaları ancak ve ancak anlaşmalı boşanmada taraflar bu nafaka üzerinde anlaşmışsa ödenir. Taraflar, yoksulluk nafakasının “astronomik” rakamlarda ödenmesi için taraflar kendi aralarında anlaşmışlarsa, örneğin, eşlerden biri diğerine ayda 15.000 dolar, sözüm ona, “yoksulluk nafakası”, vermeyi uygun bulmuşsa, hakimler bu düzenlemeye karışmaz.
Boşanmanın çekişmeli olarak ilerlediği dosyalarda ise durum tamamen farklıdır. Zira kanunen, yoksulluk nafakası, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan eşe (kadının ya da erkeğin) mali gücü müsaitse diğer eş tarafından ödenir. Peki hangi durumlarda ödenir bu yoksulluk nafakası ödenir ve kanunen kim yoksul kabul edilir? Yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen düzeyde geliri olmayanlar kanunen “yoksul” kabul edilir. Yani kanunen yoksulluk nafakası, bir “zenginleşme” aracı değildir. Boşanma ile hayat standartları tamamıyla değişecek olan ve gelir elde etmesine imkan olmayan tarafın ortalama bir hayat idame etmesine yetecek kadar yoksulluk nafakasına hükmedilir.
“Nafakanın Türk Hukuku’nda süresiz olması mağduriyete neden olduğu” yönündeki tartışmalara gelince… Türk Hukuku’nda nafaka süresizdir ancak bu nafakanın hayat boyu ödeneceği anlamına gelmez. Koşullar değişirse nafakanın kaldırılması ya da azaltılması mümkündür. Örneğin, nafakayı ödeyenin mali gücü bozulursa ya da nafaka ödenen eski eşin yoksulluğu ortadan kalkarsa, evlenirse ya da “haysiyetsiz hayat” sürerse yoksulluk nafakasının kaldırılması için gerekli şartlar oluşmuş sayılır ve nafaka yükümlüsü yoksulluk nafakasının kaldırılması için Mahkeme’ye başvurur. Yoksulluk nafakasının süresiz olması, özellikle evlilik içi şiddet mağduru olan kadınların hane içinden çıkabilmeleri için son derece gereklidir.
Bir önemli konu daha vardır ki, yoksulluk nafakasını alacak olan eş boşanmaya sebep olan olaylarda daha ağır kusurluysa yoksulluk nafakasına hükmedilmez. Örneğin kadın erkeği aldatmışsa ve erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda fiziksel şiddet uygulamak gibi daha ağır bir kusuru yoksa, kadın yoksulluğa düşecek olmasına rağmen yoksulluk nafakasına hükmedilmez. Erkekler de kadınlar gibi şartları oluşmuşsa yoksulluk nafakası alacaklısı olabilirler. Türkiye’de yoksulluk nafakasının genellikle kadınların almasının sebebi kadınların mevcut cinsiyet eşitsizliğinden dolayı boşanma sonucunda daha yoksul olmasıdır. Zira kadınları yoksulluk nafakasından mahrum bırakmak, onları yoksulluk ve zaman zamanda şiddetle mücadelede yalnız bırakmak anlamına geliyor. Umarım, kadınları yoksullukla mücadelede yalnız bırakan yasa düzenlemeleri değil, kız çocuklarının iyi eğitim almasını, kadın istihdamını, sosyal devlet düzenlemelerini, kadınların yoksullukla mücadelede desteklenmesini, becerilerinin ve gelir kaynaklarının arttırılmasını daha çok konuştuğumuz ve gündemde tutabildiğimiz günler yakındır.