Published in  
LONGINES Sunar
 on  
August 28, 2024

Kadın sporlarını değiştiren bir hayat hikâyesi: Gertrude "Trudy" Ederle

Yönetmen Joachim Rønning’in “Dünyadaki tüm kız çocuklarına adanmış bir film” dediği The Young Woman and The Sea, Daisy Ridley’ye başka bir gözle bakmamızı sağlarken tarihte unutulan muhteşem bir başka kadının hikâyesini su yüzüne çıkartıyor.
Tarih
28/8/24

Kadın sporlarını değiştiren bir hayat hikâyesi: Gertrude "Trudy" Ederle

Yönetmen Joachim Rønning’in “Dünyadaki tüm kız çocuklarına adanmış bir film” dediği The Young Woman and The Sea, Daisy Ridley’ye başka bir gözle bakmamızı sağlarken tarihte unutulan muhteşem bir başka kadının hikâyesini su yüzüne çıkartıyor.

Disney + izni ile
Tarih
28/8/24

Kadın sporlarını değiştiren bir hayat hikâyesi: Gertrude "Trudy" Ederle

Yönetmen Joachim Rønning’in “Dünyadaki tüm kız çocuklarına adanmış bir film” dediği The Young Woman and The Sea, Daisy Ridley’ye başka bir gözle bakmamızı sağlarken tarihte unutulan muhteşem bir başka kadının hikâyesini su yüzüne çıkartıyor.

Disney + izni ile

6 Ağustos 1926'da, New York’taki Almanya göçmeni bir kasabın çok kararlı kızı

Gertrude "Trudy" Ederle, Manş Denizi'ni yüzerek geçmeyi başaran ilk kadın olarak tarihe geçti. İngiltere'den Fransa'ya olan 35 mili,14 saat 31 dakika boyunca yüzerek geçti. 35 milin yaklaşık 60 km olduğunun altını çizmek gerekli. Daha önce erkek yüzücüler tarafından defalarca denenmiş bir rekordu bu. Hatta bu uğurda canından olan çok fazla yüzücü vardı. Bir kadının böyle bir dayanıklılık göstermesi ise hem delilik hem de erkeklere adeta bir hakaret demekti. Trudy’nin bunu başaramaması için her şey yapıldı. Trudy vazgeçmedi. 

Eve döndüğünde onun için düzenlenen konfetili geçit töreni, New York tarihindeki bir sporcu için yapılmış en büyük geçit töreniydi, ister erkek ister kadın olsun. Ancak bu başarı hikâyesi tarihin tozlu sayfalarında kayboldu — ta ki bir senarist Trudy'nin hikâyesini keşfedene kadar. 

Daisy Ridley Trudy rolünde

Trudy Ederle

Disney +’ta yayında olan “The Young Woman and The Sea” filminde Star Wars’un yeni dünyasından tanıdığımız Daisy Ridley, Trudy’yi canlandırıyor. Doğrusu beklenmedik bir performans ve adanmışlıkla yer alıyor filmde. Filmin aynı zamanda prodüktörlerinden biri olmasının da bunda etkisi olsa gerek. Ancak senaryonun anlatımı ve her filmini fazlasıyla sevdiğimiz Joachim Rønning yönetmen koltuğunda olunca ortaya soluksuz izlenecek bir film çıkmış. Spor müsabakalarının yükselttiği adrenalinimizi devam ettirmek için ideal film The Young Woman and The Sea. 

Global online basın toplantısına katıldığımız filmin en şaşırtıcı yanlarından biri Daisy Ridley’nin sadece oyuncu olarak gösterdiği performans değil ama aynı zamanda bir yüzücü olarak denizde geçirdiği zaman. Yönetmen Joachim Rønning, Daisy Ridley için dublörler kullandığını ancak oyuncunun kendi yüzüş sahnelerini kendisinin çektiğini açıkladı. Filmin büyük bir bölümünde Daisy Ridley'nin yüzme sahnelerini kullandığını çünkü oyuncunun yüzüşünün kendine özgü olduğunu ve başka kimseyi kullanamayacağını belirtti. “Tabii ki yüzme sahnelerinde dublörlerimiz vardı ve kamerayı hizalamak için onları olabildiğince kullandım, böylece Daisy'yi sahneye en son ana kadar sokmam gerekmiyordu. Ancak şunu fark ettim ki, Daisy'nin yüzüş şekliçok güçlüydü. Vuruşlarında büyük bir kuvvet vardı. Bu yüzden geniş açılı çekimlerde bile Daisy'yi kullandım, yüzünü göremeyeceğim sahnelerde bile. Zaten suyun içinde yüzüstü olduğu için yüzü görünmüyordu! Bu da başka bir zorluktu; karakteri çoğunlukla suyun içinde yüzüstü takip etmek gerekiyordu.”

Çekimlerin zorluklarından biri de en can alıcı sahnelerin açık denizde çekilmesi. “Çekimler zordu çünkü hikayenin en yoğun anlarında yüzünü göremediğiniz bir karakter vardı. Tabii, oyuncu kameralardan uzaklaştığında bu daha da büyük bir sorun haline geliyor. The Young Woman and the Sea açık denizde çekildiği için, tekneler ve oyuncu bazen birbirinden ayrılıyordu.” 

Kamera arkası görüntüleri

Rønning devam ederken aslında bu hikâyeyi, yani Trudy’nin hikâyesini nasıl sahiplendikleri, hissettikleri de anlaşılıyordu. “Akıntıların sorun olacağını biliyorduk. Bir anda Daisy bizden 200 metre uzağa sürüklenmiş oluyordu. Akıntılarla birlikte sürüklenmiş ve biz de onu yakalamak zorundayız… Yapım ekibi buna en iyi şekilde hazırlanmaya çalışmıştı. Üstesinden gelinmesi gereken çok şey vardı”. Bu stres aslında Joachim Rønning'in henüz çekimler başlamadan kabul ettiği bir durumdu ama   “Bizim yaşadıklarımız, Trudy Ederle’nin baş etmesi gereken zorluklardan farklı değildi. En azından denizde yaşadığı zorluklardan. Ki biz yine çoğu açıdan avantajlıydık.”

“Daisy ile bu konuda henüz çekimlerin başlarında konuştuğumu ve ona bu durumun nasıl olacağını söylediğimi hatırlıyorum. Daha iyi bir film partneri isteyemezdim! Okyanusta, su 15 - 16 derece, akıntılar, rüzgar, yağmur altında çalışıyorduk. Ve en büyük korkum, etrafında sürekli bulunan tekneler ve pervanelerdi. Güvenlik tekneleri olsa bile, bu çok stresli bir ortam yaratıyordu. Ancak bu durum bize Trudy'nin yaşadıklarının nasıl bir şey olduğunu biraz olsun hissettirdi.”

Bu filmi izlerken başka bir şey düşünmek için pek fırsat olmuyor ama film bitince sporcuların ne zorluklardan geçtiğini ve tarihte kimbilir kaç öncü kadının hikâyesinin sulara gömüldüğünü düşünüyor insan. Sadece 100 sene önce yaşanan bir hikâye bu. Kadınların yüzmesine kolay kolay izin verilmeyen bir dönem. 

Joachim Rønning de bunun altını çizdi: “Birçok insan gibi, ben de bu hikayeyi bilmiyordum. Bu gerçekten şaşırtıcı, çünkü yüz yıl önce gerçekleştiğinde çok büyük bir olaydı ve kadın sporlarını sonsuza dek değiştirdi. Bu hikayeyi anlatmamı daha da önemli kıldı. Jeff Nathanson'ın senaryosu, okuduğum en iyi senaryolardan biriydi — belki de okuduğum en iyi senaryoydu — ve içinde aradığım her şeyi barındırıyordu: Dramatik, çok duygusal, komik, korkutucu ve ilham verici. Hayatını riske atarak bir noktayı kanıtlamak isteyen birinin gerçek bir hikâyesi.”

Filmin lansmanından

Bu sıradışı hayatı canlandıran Daisy Ridley de daha önce Trudy hakkında hiçbir şey duymamış: “Hikâyeyi ilk okuduğumda nerede olduğumu hâlâ hatırlıyorum” diye anlattı Daisy Ridley.  “Karantinanın başlangıcıydı ve hepimiz o dönemde izole olduğumuz için, bir arada hissettiren bir şeyler okumak özellikle anlamlıydı. Ayrıca ekranda canlandırdığım karakterlerde hiç kız kardeşim olmadı ve Trudy'nin iki kız kardeşi var! Zaten senaryoyu çok sevdim, ama Trudy ve kardeşi Meg arasındaki ilişkiyi de çok sevdim!”

Kararlı, neşeli ve tutkuyla dolu bir kadın

Bu filmdeki ve Trudy’nin hayatındaki zorluklardan bahsetsek de aslında film bir dram ya da bir mağduriyet anlatısı değil. Yanlış anlaşılmasın. Zaten bu kadar ilham verici yanı da bu. Daisy Ridley de Trudy’yi canlandırırken bunu sevmiş. “Şimdi geriye dönüp baktığımda, kararlı, neşeli ve tutkuyla dolu bir kadını raydan çıkarmak istemenin ne kadar garip olduğunu düşünüyorum. Trudy'yi oynamayı en çok sevmemin nedeni, içinde çok fazla neşe olmasıydı. Dünyaya olan etkisini düşünmüyordu; sadece yüzmeyi seviyordu. Bu eylemi başka bir sebeple açıklamak istemedim, sadece onun kendi isteği olarak bırakmak istedim. Bu neşe harikaydı, çünkü daha önceki rollerimde bu kadar neşeli bir karakter oynamamıştım.”

Tabii ki bu filmin zorlu bir hazırlık dönemi de olmuş: “Çekimlerden önce üç ay boyunca antrenman yaptım ve çekimler sırasında da antrenman yapmaya devam ettim. Döneme uygun yüzme ve açık su yüzmeyi öğrendim. Yani, oldukça fazla fiziksel çalışma gerektirdi.”

Çekimlerden bir kare

Bu hazırlığın sonucunu ise yönetmen Rønning aktardı: “Açık su çekimlerine başladığımızda, Daisy her gün 15-16 derece su ısısında okyanusa girdi. Dudakları maviye dönene kadar yüzdü ve asla şikayet etmedi.”

Rønning filmi neden yaptığını anlatırken film çok daha fazla anlam kazandı: “Bu filmi, ergenlik çağındaki kızlarım için yaptım. Onlara ilham verebilecek bir hikâye istedim. Bu yüzden, bu film dünyadaki tüm kız çocuklarına adanmış bir film.”

Burada yazıyı bitirirken filmi izleyenlerle birlikte söylemeye başlıyorum: “Every morning every evening/Ain’t we got fun?

Not: Olimpiyatlar ve The Young Woman and The Sea filmi sonrasında su sporlarına ilginiz arttıysa buna uygun bir saat edinmek isteyeceksinizdir elbette. Bu noktada hiç şüphesiz su sporlarında da iddialı bir seçki sunan Longines saatlerinin dalış sertifikalı Longines Legend Diver koleksiyonu ile tanışmak isteyebilirsiniz.