Türkiye’de kültür sanatın belli başlı büyük şehirler etrafında geliştiğini görebiliriz. Hem sosyo-politik hem de ekonomik koşullar gözetildiğinde kültür sanat alanındaki bu eşitliksiz dağılım, bir süredir gerek sanatçılar ve küratörler arasında gerekse akademide ve toplum/kent çalışmalarında gündeme gelen bir konu olmaya başladı. Özellikle İstanbul’da sıklıkla merkez semtlerde (Beyoğlu, Kadıköy, Karaköy gibi) toplanan ve çepere yayılamayan kültür sanat/çağdaş sanat faaliyetlerine soluklanacak yeni sahalar yaratılmaya başlandı son dönemlerde. Geçtiğimiz yıl Sultanbeyli’de açılan ve oranın yerlisine, dolayısıyla toplumun karma bir kesimine de ulaşmayı hedefleyen bir sanat/etkileşim alanı olan Yunt, bunlardan biri. Mekân, şehirdeki karşılaşmalara bünyesindeki sergiler ve sanatçı işbirlikleriyle imkan tanırken bir yandan çeşitli etkinliklere, atölyelere ve seminerlere de ev sahipliği yapıyor.
Yunt’ta yeni sezon 21 Eylül’de 2.5B adlı sergiyle açıldı. 6 Aralık’a kadar devam edecek serginin küratörlüğünü Murat Germen üstleniyor. Sergide işleriyle Tanzer Arığ, Gökçen Ataman Tanyer, Nora Byrne, Gizem Çeşmeci, Nermin Er ve Semih Zeki yer alıyor.
2.5B, kavramsal olarak iki boyut ile üç boyutun arasını temsil ediyor aslında. Sergide yer alan işler de kavramı somutlaştırır nitelikte. “İki buçuk boyut”, iki boyutla sınırlandırılmış olsa da derinliği bir yanılsama olarak merkeze alıyor. Bu ara boyut, bir bakıma yeni bir temsil yöntemi. Dolayısıyla mekânı ve sergideki işleri algılayış biçimimizi de etkiliyor. Sergide ışıklar bile iki buçuk boyut kavramını gözeterek ayarlanmış. Öyle ki duvara sabitlenmiş bir maketi andıran işlerde ‘derinlik’, gölge oyunları ve ışıklarla destekleniyor. Işığın nereye düşeceği hesaplanarak yerleştirilmiş işler bu anlamda epey incelikli duruyor.
Sergide yer alan sanatçılar iki buçuk boyutun algılanışını eserleri üzerinden araştırırken malzemelerle de oynuyor. Hatta malzemeleri kabartma, farklı yüzeylere yerleştirme, katmanlandırma gibi metotlarla harmanlıyor. Hem malzemenin hem de mekânın kullanımı aslında bir “eşik” yaratıyor. Bu da sergi katılımcılarını liminal alan deneyimine ortak ediyor bir yanıyla. Kişide yer yer tekinsiz ve tuhaf, yer yer muğlak ve tamamlanmamış bir his bırakan sergi; halihazırda olan bir şeyi temsil etmek değil, yeni bir varlık üretmek üzerine kurulu. Böylece mevcut nesnelerin ve mekânın aslını çarpıtan ve bu sayede mimarideki Batılı perspektifi de alaşağı etmeyi amaçlayan bir konumda. Bu ara boyutla birlikte sınırlar, kent ve mimariye dair önemli bir tartışma zemini oluşurken boyut değiştirmenin toplumsal deneyimlerle ilişkisi de araştırılıyor.
Serginin oluşum sürecine, sergideki eserlere ve sanatçıların sanatsal pratiklerine dair Murat Germen ve Nermin Er katılımıyla 19 Ekim Cumartesi günü saat 14.00’te Yunt’ta gerçekleşecek sergi konuşmasına katılım ise herkese açık ve ücretsiz.