Yaz, 2013’ten beri sivil toplumda doğayı korumaya ilişkin çalışmalar yürütüyor. Yaz’ın macerası WWF Türkiye’nin “yaban hayat, sulak alan, deniz, iklim değişikliği, orman ve gıda” gibi çalışma alanlarındaki projeleriyle başladı. WWF’nin ilk yelkenlisi Blue Panda’nın Akdeniz’deki plastik kirliliğine ve denizlerdeki petrol aramacılığına karşı çıktığı yolculuğu da koordine etti. Change.org Türkiye’de bir iklim programı ve ekibi kurdu. Yüzlerce iklim ve çevre kampanyasına destek oldu. Aynı zamanda iklim krizi, enerji ve nükleer alanlarında çalışmalar yürüten Ekosfer Derneği’nin de kurucularından. Yaz’ın meziyetleri saymakla bitmez ama bir şey var ki… Artık onunla bütünleşti: Kuşlardan söz ediyorum.
Yaz’ı Galata Kulesi Restorasyonu Ebabilleri Öldürmesin, Kırmıtlı Kuş Cenneti’ne Sahip Çık! gibi kampanyalardan da tanıyoruz aslında. Pandemiyle beraber kişisel Instagram hesabında kuşlarla ilgili bilgilendirici posterler, videolar gibi çeşitli içerikler paylaşmaya başladı. Aklımızda ve kalbimizde sıcacık bir yer edinmesi böylece kaçınılmaz oldu.
Şimdilerde NTV Radyo’da “Şehir Kuşçuları” adlı bir program sunuyor. Yakın zamandaysa bizi bekleyen bir sürprizi varmış. Borusan Sürdürülebilir Fayda Programı desteğiyle “Türkiye’nin Nesli Tehlike Altındaki Sesleri” projesine başlamış. Bu projenin hedefi ise ülkemizde iklim değişikliği nedeniyle nesli tehlike altına giren kuşlarla topraklarımızda kaybolmaya yüz tutmuş çalgıların seslerinden oluşan bir müzik albümü çıkarmak. Biz çok heyecanlandık! Ama şimdilik bu kısmı pek kurcalamadık. Albüm çıktığında yeniden kapısını çalarız belki.
Kuş gözlemine nasıl başladın?
Aslında geçen gün radyo programında fark ettim bunu. Çocukken annem deniz kenarına gittiğimizde karabatakları gösterip “bak birazdan bu kuş dalacak ve uzun süre su altında kalacak” derdi. Benim için de bu zamanla oyun haline dönüştü. Ne zaman boğaz kenarına gitsem gözlerim hep karabatakları arar, daldıktan sonra nereden çıkacak diye gözlerim tüm kıyıyı tarardı. Ama asıl ‘kuş gözümün açıldığını’ anlamam çok sonra oldu. Genelde profesyonel kuş gözlemcileri hep çocukken bir aile bireyinin ona kuş kitabı almasıyla ya da kuşa çıkartmasıyla gözleme başlamış, benim çevremdeki kişilerde ne yazık ki hiç öyle biri yoktu. Erken yaşta başlamayı çok isterdim gerçekten ama olsun, geç olsun güç olmasın. 2014’te WWF-Türkiye ofisinin iletişim ekibinde çalışmaya başladım, başlayalı daha 2 ay olmadan Turnalar Hep Uçsun projesi için Adana’ya gittik ve projenin danışmanlarından Kerem Ali Boyla’yla tanıştım. Kerem saha boyunca benim nokta şeklinde gördüğüm kuşları tanıyor, özelliklerinden bahsediyordu. Çok etkilenmiştim. İstanbul’a dönünce hayatım boyunca neredeyse gün aşırı kullandığım Üsküdar-Beşiktaş boğaz motorunda daha önce hiç şahit olmadığım bir sahneye şahit oldum ve cama yapıştım: Binlerce kuş denizin tam üstünden uçuyor, bizim motoru geçip devam ediyordu. Bu doğa harikası olayın karşısında afallamış bir şekilde motordaki diğer yolculara bakıp şaşkınlığımı paylaşmak istedim ama benim dışımda kimse bu kuşları fark etmemişti. O zaman “kuş gözüm açıldı galiba” dedim içimden ve devamı geldi.
Kuşlar ne zamandır hayatında?
10 yıl olmuş.
NTV Radyo’da “Şehir Kuşçuları” programı yapıyorsun. Biraz programdan ve şehir kuşlarından bahsetmek ister misin?
Seve seve! Programı Kerem Ali Boyla ile birlikte yapıyoruz. Profesyonel bir kuş gözlemcisi kendisi, ben ise 10 yıl önce onun sayesinde bu işlere bulaşmış amatör bir gözlemciyim. Yıllardır hayal ettiğimiz bir programdı ama hayat koşuşturmasından harekete geçememiştik. NTV Radyo Kerem’e böyle bir teklifle gelince, Kerem hemen bana sordu ve hiç düşünmeden kabul ettim. Kerem’in kuşlarla ilgili bilgisi dinleyenleri hayrete düşürür. Ben her buluştuğumda hayran kalıyor ve “daha fazla insanın bunları duyması gerek” diye düşünüyordum. Ben aslen iletişim mezunuyum ve doğa korumayı WWF ve Doğa Derneği’nin “Doğa Okulları” sayesinde öğrenmeye başladığımı söyleyebilirim. Aslında sıfırdan 20’lerimde başladığım ve tam anlamıyla bir şehir çocuğu olduğum için doğayı, kuşları 101 seviyesinden anlattım hep. Doğa korumacılar teknik konuşur, ben durdurur anlamaya çalışırdım. Kerem profesyonel, ben amatör ve meraklı… Güzel bir ekip olduk. Ben ona kendi öğrenmek istediklerimi ve dinleyicilerin öğrenmek isteyeceklerini soruyorum, kendi anılarımı paylaşıyorum, o cevaplıyor. Her programa bir isim takıyoruz. Şimdiye kadar: Kuş Gözlemciliği 101, Martılar neden simit yer?, Kuşlar neden renkli?, Karabatağın hikayesi’ni anlattık. Benim inanılmaz keyif aldığım ve çok güzel mesajlar aldığımız bir program.
Şehirde görebileceğin kuşlara şaşarsın. Atmaca, şahin, alaca baykuş gibi türler bile barınabiliyor. Kerem bir programda İstanbul Mecidiyeköy’de ofisinin olduğu binanın yaklaşık 20 metre üzerinden bir kızıl akbabanın geçtiğini, kanat çırpıp döndüğünü ve yükselip uçtuğunu söyledi mesela. Daha fazlası için sizi programa davet ediyoruz.
Kuş gözlemi yapmak isteyenler nerelere gitsinler?
Aslında kuşlara yeni yeni merak salıyor veya salmak istiyorsanız ilk önce evinizin, yolunuzun üstündeki kuşları görerek, ardından seyrederek başlayabilirsiniz. Benim mesela kuş gözlemciliğim pandemide boyut atladı. Araba sesi olmadan bahçemdeki kuşları daha çok duymaya, görmeye ve saymaya başladım. 20’den fazla türün İstanbul Beylerbeyi’ndeki küçük bahçeme uğradığını fark ettim. Şimdi de ormana, milli parka gidecek zaman bulamıyorsam Kuşadası’ndaki evimin camından mutlaka gözlem yapıyorum. İnanmazsın evden çıkmadan gökardıç, kara kızılkuyruk, küçük karga, alakarga, kızılgerdan, mavi baştankara, büyük baştankara, ak kuyruksallayan, ebabil, kızıl kırlangıç, kır kırlangıcı… Epey bir tür görüyorum! Onun dışında tabii parklar, bahçeler, ormanlar, korular, deniz, sulak alan, bozkır, dağ… Nereye giderseniz gidin kuş göreceksinizdir. Artık çevrenizdeki kuşlardan daha fazlasını görmek istiyorsanız ebird.org’a girip diğer kuş gözlemcilerinin verilerine danışarak hangi alanda hangi türleri arayabileceğinizi öğrenebilirsiniz.
İstanbul'da nerelerde gözlemlenir?
İstanbul için liste çok kalabalık tabii ama bir önceki soruda bahsettiğim ebird’e girerseniz en çok gözlem kaydı girilen 100 yerin listesine ulaşabilirsiniz. Birkaç yer söylemem gerekirse: Riva, Belgrad Ormanı, Atatürk Kent Ormanı, Büyük Çamlıca Korusu, Büyükçekmece, Küçükçekmece, adalar, Rumelifeneri, Toygartepe, Gülhane Parkı, Fethi Paşa Korusu, Yıldız Parkı, Maçka Parkı, Validebağ Korusu, Abbasağa Parkı’nda gözlem yapılabilir. Onun dışında her yerde gözlem yapabileceğinizi unutmayın: Eminönü’nde kalabalık içinde yürürken tepemizden atmaca, şahin, büyük orman kartalı geçerdi, Kabataş motor iskelesinin üstünde çoğu zaman bir gri balıkçıl görebilirsiniz, leyleklerin göç döneminde de şehrin her yerinden insanlar leylek gördüğünü paylaşır. Yani ben bu soruya aslında her yerden kuş gözleyebilirsiniz diye cevap vermek istiyorum.
Karşılaştığın kuşlarla bağ kuruyor musun?
Genel olarak bağ kurduğumu söyleyemem ama sesleri olmaya çalıştığım durumlar oluyor. Örneğin 2020 yılında Galata Kulesi'ndeki restorasyon çalışması sırasında kulede yuvalayan anne ebabil ve yavru ebabillerin çığlıklarını Galata’ya gittiğimde duyup çok etkilenmiş ve kampanya sürecinde çok aktif rol almıştım. Restorasyon için kurdukları iskele annelerin yavrularına kavuşmasını engelliyordu ve iskele sökülmezse kısa süre içinde 1000’e yakın yavru ölecekti. O süreçte bağ kurdum sanırım, şimdi sen sorunca fark ediyorum. Onun dışında özel günlerde havai fişeklerin atılması söz konusu olunca da bağ kuruyorum. Günlerini normal bir şekilde geçiren kuşlara birden havai fişekler patlatarak ne büyük bir şok, korku yaratıyoruz bunu görüyorum mesela. Göremeyenleri de anlamakta güçlük çekiyorum diyebilirim. Şehirde bomba patlıyor kaç gün etkisinden çıkamıyoruz, 2 dakikalık eğlence için kuşlara neden bu eziyeti çektiriyoruz?
Peki duygusal bağ kurduğun bir kuş türü var mı?
Sanırım artık var. Geçtiğimiz kış kanser tedavim boyunca İstanbul’daki odamdan pek çıkmadığım günler oluyordu. Ailem, arkadaşlarım bir yere kadar benim yanımda olabiliyordu. Yalnız kaldığım süreler boyunca bahçemde dolaşan, yemek arayan kızılgerdan hep bana eşlik etti. Hastaneye gittiğim sabahlarda onun sesiyle uyanmak bana güç verdi. Camın önüne kadar geliyordu zaman zaman. Sonra yem koymaya başladım. Hangi kuruyemişleri yiyor, hangilerini yemiyor diye gözlemeye çalıştım. Kaju koymuşum mesela, benimle çok dalga geçtiler “yemez” diye ama inanır mısın löp löp götürdü, hepsini de dürbünle izledim. Umutsuz, karanlık günlerimin umudu, ışığı olduğu için o benimle olmasa da ben onunla güçlü bir bağ kurdum geçen kış. Kendisini tanımak ve sesini dinlemek isteyenler varsa Hüseyin Çağlar İnce’nin bu videosuna bakabilir.
Kızılgerdanın özelliklerinden bahseder misin?
Kızılgerdan Türkiye’de en yaygın görülen ve en çok bilinen kuşlardan biridir. Serçeden biraz küçüktür. Sırtı kahverengi, karnı beyaz, yüzü ve göğsü turuncudur. Ürkek olmayan bir kuştur; yaşam alanında bir süre beklediğinde önce sesi duyulur, peşinden kendisini gösterir. Orman altı örtüsünde, orman kenarlarında, parklarda, bahçelerde, çalılık açık alanlarda bulunur. Kışın oldukça yüksek sayılarda ve daha yaygın görülür. Yaz aylarında ise üremek için ormanlara çekilir. Omurgasızlar, meyveler ve tohumlarla beslenir.
(Kaynak: Türkiye’nin Kuşları - Trakuş, Doğadabuan - Hüseyin Çağlar İnce)
Kuşlar sana hayata dair bir şey öğretti mi?
Daha önce hiç düşünmediğim bir soru. Sanırım hayatta hep heyecan duyduğum şeylerin peşinden koşmayı öğrettiler. Itır Erhart bir podcastte öğrencilerine “en son neye heyecan duydun” diye sorduğundan ve öğrencilerinin bunu cevaplamakta zorlandığından bahsediyordu. Kuşlar heyecan duygumu kaybetmememi sağlıyor. Hangi tür olursa olsun, görüp onu seyretmeye başladığımda heyecanlanıyorum. Ve bir de bu heyecandan utanmamayı öğretti diyebilirim. Daha önce görmediğim ya da beklemediğim bir kuş görünce çok heyecanlanırım mesela. Bir keresinde Özgürlük Parkı’nda atmaca görmüştüm. Aile çay bahçesinde çay içiyorduk. Masayı devirerek “atmacaa” diye ilerlemiştim. Arkamdan zavallı partnerim, “kuş gözlemcisi de…” diye açıklamalarda bulunmuştu. Ben hiç umursamıyorum. Hatta bir şeye benim kadar heyecanlanan birini görünce yakınlık kuruyorum hemen.
Kuşlarla ilgili doğru bilinen yanlışlar neler?
Uzman değilim ama birkaç tane söylemem gerekirse:
Yanlış: Kuşlar aptaldır.
Doğrusu: Kuşların beyinleri memelilere kıyasla basit bir yapıdadır; ancak bu onların aptal olduğu anlamına gelmez. Kuşlar yıllardır görmedikleri akrabalarını tanıyabilir, bir komşusuyla bir yabancıyı sadece sesinden ayırt edebilir, aylar önce sakladıkları yiyeceklerin yerini hatırlayabilir ve hatta alet kullanabilirler.
Yanlış: Kuşlar mutlu oldukları için şarkı söyler.
Doğrusu: Erkek kuşlar, rekabet ettiği diğer erkek kuşları uzak durmaları konusunda uyarmak ve ayrıca dişileri kendileriyle çiftleşmeye çekmek için kişisel niteliklerini belirtmek amacıyla şarkı söyler. Dişiler daha sık şarkı söyleyen veya daha karmaşık şarkılara sahip erkekleri tercih etme eğilimindedir.
Yanlış: Kuşların koku alma duyusu yoktur.
Doğrusu: Radyo programımızda Kerem çok güçlü koku alan kuşların olduğundan bahsetmişti. “Deniz kuşları koku alıyorlar” diyebiliriz. Yelkovan ve albatroslar örneğin… Kilometrelerce ötede bir balinanın ziyafet çektiğini anca kokuyla anlayabilirler çünkü orada su yüzeyine fırlamış balıklar bir balık ziyafeti olduğuna işarettir. Akbabalar da çok iyi koku alıyor. Amerika kıtasındaki akbabalar koku almada en üst seviyedeler. Bir belgeselde bir et parçasını belgeselci ormanda toprağın dibine gömüyor ve akbaba o kokuyu yine bir şekilde alıp orman zeminine iniyor, yeri eşeleyerek eti ortaya çıkarıyor.
Başka ülkelerde gözlem yaptın mı hiç?
Tabii, son birkaç yıldır nereye gitsem dürbünümü çantama atıyorum. Yola çıkmadan önce Ebird/Ekuşbank sitesine bakıp nerelerde gözlem yapabilirim diye minik bir araştırma yapıyorum ve vaktim varsa bir kuş gözlemi planlıyorum. Planlayamasam bile karşıma çıkan bir parkta ya da deniz kenarında gözlediğim sokak kuşlarını hemen not ediyorum. Gittiğim yere göre çoğu Türkiye’de olmayan türler olabiliyor, yine ebird’e bakarak türü tespit etmeye çalışıyorum.
Dürbünümü almadığım her sefer çok pişman oldum, o nedenle ağır olmasını umursamadan çantama atıyorum. Kars’ta Ani Harabeleri’ne gittik mesela… Dürbünsüz gidilir miymiş oraya? Tam bir kuş cenneti! Ben yaptım, siz yapmayın.
Son zamanlardaki en güzel yurt dışı gözlemim New York Central Park’tı. Şehrin göbeğinde, ulaşımı bu kadar kolay ve kuş çeşitliliği bu kadar zengin bir yer hayal etmiyordum. Eylülde gittim, etkisinden hala çıkamadım. Parkın mağazasında da dürbün, kuş kitabı, rozeti, oyuncağı, matarası, ne ararsan var. Dürbünle tüm parkı dolaşıyorum, kimse garipsemiyor. Hatta dürbünlü başka insanlar karşıma çıkıyor, bazıları kuşların fotoğraflarını çekip bana gösteriyor, “bak şurada şu kuş var git” diyor. Habitatımı bulmuş gibi hissettim o gün, “hayatımı burada geçirsem keşke” diye içimden geçirdim.
Kuş gözlemciliği hayatında neler değiştirdi?
Kuşlarla başladı ama ‘doğa gözümü’ açtı. Kelebekler, mantarlar, böcekler, yapraklar derken doğa gözlemcisi oldum aslında ve doğayı daha iyi anlamaya başladım. ‘Doğa’ ve ‘ben’ vardı daha önceden, artık doğanın parçası gibi hissediyorum. Kuşlar doğayla çok güçlü bir bağ kurmamı sağladı aslında; beni daha pozitif, neşeli, heyecanlı bir insan yaptı.
Herkes kuş gözleyebilir mi? Yani kuşları görme becerisi diye bir şeyden söz edilebilir mi? Algın, görüşün zamanla derinleşiyor mu?
Herkes kuş gözleyebilir! Ben “kuş gözüm açıldıktan sonra kuş gözlemciliğine başladım” diyorum hep. O göz açılınca artık etrafındaki kuşları fark ediyor, duymaya başlıyorsun. Gözlem yaptıkça da algın, görüşün derinleşiyor tabii ki.
Kuşlarla yaşadığın ilginç bir olay/anı var mı?
En ilginci aslında partnerimin soyadının Saka olması ve birlikte Kuşadası’na taşınmış olmamız. Duyanlar çok gülüyor.
Son olarak kuş gözlemine dair tavsiyelerini sorsam?
Meraklıysanız önce aynı yaşam alanını paylaştığınız kuşları görmeye, duymaya çalışarak başlayabilirsiniz. Ardından yavaş yavaş ekipmanlarınızı edinmenizi öneririm:
- Kuş kitabı: Ben 10 yıl önce Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin Türkiye ve Avrupa'nın Kuşları kitabıyla araziye çıkardım. Şu an İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan, daha güncel bir kitap olan ve 2021’de ilk baskısını yapan Trakuş - Türkiye’nin Kuşları’nı tavsiye ederim.
- Dürbün: Dürbünle tabii kuş gözlemciliğiniz boyut atlayacak. Profesyonel gözlemciler dürbünün 8x veya 10x olmasını, iyi bir marka olması gerektiğini ve kesinlikle zoomlu olmamasını önerirler.
- Not defteri: Yeni başlayan herkesin not defteri edinmesi, gördüğü kuşları not etmesi ve çizmesi kişisel gelişim için çok önemli.
- Merlin Bird ID uygulaması: Kuş shazam’ı olur kendileri. Bir kere indirdikten sonra hep kullanmak isteyebilirsiniz. İndirdikten sonra Türkiye paketini de eklemeniz gerekiyor, unutmayın.
- Dijital fotoğraf makineleri: Ben aslında telefonumu dürbüne dayayıp kuşun fotoğrafını çekiyor, arşivime ekliyorum; eğer tanımadığım bir türse bulmaya çalışıyorum. Özellikle tanım açısından çekeceğiniz fotoğraflar daha hızlı öğrenmenize yardımcı olacaktır. Fotoğraf makinenizin en az 20-30x büyütmeli olması lazım.