Bir soruyu sıklıkla almanın insan vücudunda aşındırdığı bir yer var: sabır. Bir de sorunun cevabını bilmiyorsanız ve bunu söyleyerek karşı tarafın “Ben demiştim.” gururuna teslim olmak istemiyorsanız geçmiş olsun.
“Sen şimdi okulu bitirince ne iş yapacaksın?”
“Bilmiyorum.”
Demedim tabii. Demem. Ayda yılda bir gördüğüm x teyzenin -ya da daha tanıdık olsun, a diyelim- a teyzenin; endişelerini benim üzerinden deneyimlemesini istemem. Benim gelecek kaygılarım hepimize yeter.
Kimyagerliği bırakıp sosyoloji okumanın kendinden menkul bu soru, yirmilerin verdiği ne istediğinden emin olmama hakkımı boşa düşürüyor gibi hissediyorum.
“Aslında biraz sen karar veriyorsun hangi sektörde çalışacağına. Herhangi bir şirketin insan kaynakları departmanında çalışabilirsin. Bilirim. Çalışabilirim. ”
Sessizlik
“Reklam ajanslarında falan çalışanlar da çok oluyor.”
Karşı tarafa güven verecek, beni onun bildiği/aşina olduğu kategorilerden birine atayacak böylece içine su serpecek o cevabı arıyorum çünkü devamında gelecek soruların önünü ancak bu şekilde kesebilirim.
“Devlette çalışabilirim. Aile Bakanlığı’nda, belediyelerde falan sosyolog olarak.”
“İyi iyi.”
Oldu sanırım. Devlette çalışma ihtimalinin güven vermediği bir akraba ferdi tanımıyorum.
“Peki tam olarak n'apıyor bu sosyoloji?”
İşte favori sorum ki genelde ilk bu sorulur.
“Psikoloji gibi düşün. Tek tek insanlarla değil de bir grupla/toplumla ilgileniyorsun daha çok. Aile terapisti olabilirim mesela.”
Gelecekte nasıl para kazanacağıma dair a teyzenin içini rahatlatırken derste kariyer kavramını konuştuğumuz günü hatırlıyorum. Bugün üç adımda, beş adımda iyi bir kariyer nasıl inşa edilir temasıyla instagram postlarına pelesenk olan bu kavram; başlarda yarış atları için kullanılıyormuş. İlk olarak Anne Roe’nun 1956 tarihli “Meslekler Psikolojisi” kitabında kullanılan kariyer kavramı; Latince “carrus”(at arabası) ve carrera (yol), Fransızca “carriere” (koşu yolu), İngilizce “career” (meslek, meslek safahatı veya hayatta ilerleyeceği yön) kelimelerinden türemiş. Bu bilgi kariyer kavramıyla aramdaki mesafeyi perçinlemişti, hatırlıyorum.
İşte beş adımda iyi bir kariyer inşa etmenin yolları. Öncelikle inan. Sen inanırsan olur. Sabah beşte kalk, bol su iç, yazılım öğren, depresyona girdiysen güzel bir duş al, derin nefes almayı sakın ihmal etme, sakın. Bir de manifestle. İyi bir manifestin deva olamayacağı dert yoktur. Dert deme. O kelimeyi kullanma, çağırırsın. Evrenin gözü kulağı hep sende. Aman dikkat. Gerçi yedi oldu, yedi adımda inşa et. Fazla adım göz çıkarmaz.
Etraftaki her şeyin bulanıklaştığı belirsizlik zamanlarında sosyolojinin armağan ettiği çok kıymetli bir şey var: insanın içine gömüldüğü kaygıların, önünü göremediği zamanların bir tek onun başına gelmediğini aksine bir kuşağa ait olduğunu hatırlatmak.
Dürüst olmak gerekirse belirsizliğe düştüğüm anlarda ufaktan üç beş manifest yapmışlığım, evrenle iki kelam etmeye çalışmışlığım var. Ben de ak kaşık değilim ama bu umuda tutunma çabalarım hiçbir zaman sürdürülebilir olmadı çünkü içinde rahat edemedim, üzerime oturmadı. Neyse ki yirmilerimdeyim ve el yordamıyla dünyadaki yerimi arıyorum. İşte tam da bu anlarda; etraftaki her şeyin bulanıklaştığı belirsizlik zamanlarında sosyolojinin armağan ettiği çok kıymetli bir şey var: insanın içine gömüldüğü kaygıların, önünü göremediği zamanların bir tek onun başına gelmediğini aksine bir kuşağa ait olduğunu hatırlatmak. Bir tek benim başıma gelmiyor. Kucağımda biriken bunca kaygının sebebi, içinde yaşadığımız başarı ve tüketim odaklı, erkek aklını kendine kılavuz edinmiş hırs küpü kapitalizmin çıktılarından biri. Üstelik altından öyle tek başıma kalkmam da mümkün değil. Duydunuz mu içime serpilen suyun sesini? Oh!
İçine doğduğumuz bu güvencesiz bu belirsizliklerle dolu yerde, bizden öncekilerin tutunduğu o makbul yaşam formlarının/değerlerin içi boşaldı, geçmiş olsun. Doların da euronun da değeri katlanarak arttı biz de altında ezildik. Bir de payımıza tutunacağımız dalı el yordamıyla aramak düştü çünkü bize biçilen kaba sığmıyoruz ama yeni bir kabı da nereden nasıl edineceğimizi bilmiyoruz. Gerçekleşmemiş potansiyellerimiz elimizde, uzun ip belimizde ama nereye gittiğimizi bilmiyoruz. Bizim de tanıdığımız çok iyi proje çocuklar var ama onlarla kıyaslanmak istemiyoruz. Belki de en önemlisi bizden beklenenleri biz kendimizden beklemiyoruz. Kaybediyoruz, her geçen gün, çokça şeyi ve kaybetmekle ne yapılır bilmiyoruz. Yaşadığımız yerle aramızda kooooocaman bir ç a t l a k var. Ne yapacağız onunla, bilen varsa beri gelsin, dinliyoruz.
Tabii burada bahsettiklerimin sınıfsallığını da göz ardı etmemek lazım. Ekonomik güvencesizliğin kol gezdiği; bu yüzden herhangi bir şeyi başka türlü yapmaya dair cesarete ve arzuya korkularla ket vurulduğu bir yaşam formu oldukça sınıfsal. Aileden aktarılan bu sınıfsal kaygının ya da korkunun, hevesleri istikrarla kursaklarda bırakan boş bakışların, yarım gülüşlerin dışına çıkmak ise bazen en zoru...
*Mozaik: Türlü renklerde, küp küp biçiminde
mermer, taş veya pişmiş toprak parçalarının
yan yana getirilmesiyle yapılan resim ve bezeme işi.
Okurken farklı alanlarla ilgilenmekte bir sorun yok ama mezun olup da düzenli sigortalı bir işe girme beklentisi kapıda belirince bu alanlardan herhangi biriyle hevesi aşan bir ilişki kurmak aileden miras sınıfsal kaygıyı tetikleyiveriyor. Hobi olarak yap.
“Sen neler yapıyorsun?”
Ben neler yapıyorum? Güzel soru. Zaman kazanıyorum belli ki şu anda. Tek bir cevabım mı olmalı bu soruya? E hangisi diğerinden daha önemli? Beni tam olarak tanımlayan meslek hangisi? Daha çok para kazandığım mı, daha çok zamanımı alan mı, beni en çok heyecanlandıran mı? Hepsini söylemek kafası karışık bir imaj mı verir; yoksa disiplinlerarası, becerikli ve havalı bir imaj mı? Bunların hepsini gerçekten şu an düşünmek zorunda mıyım?
El yordamıyla yerimi yönümü ararken bana iyi gelen çokça alanda soluklandım. Tiyatro, fotoğraf, resim gibi mesela. Bazılarında ise daha baştan sıkıldım. Onları burada bile sıralamadım. Dışarıdan zaman zaman kararsızlık ya da maymun iştahlılık gibi gözükebilecek bu durum; içindeyken biraz “ne istiyorum kafa karışıklığı”, üzerinden zaman geçince disiplinlerarası olmanın bir sonucu, şimdilerde ise mozaik kariyerin bir parçası oldu benim için diyebilirim.
*Mozaik kariyer: Tony Robbins’in önerdiği bir model olan Mozaik Kariyer
merkezi bir beceridense ortak tema(lar) etrafında toplanan yetenekler
yaratıcılık, beceri ve değerlerden oluşan bir bileşim üzerine odaklı bir
çalışma dünyasını önerdiği model. Daha büyük bir amacı gerçekleştirmek
için aynı anda birçok farklı aktivite geliştirebileceğimizi söyler.
Mutluluk ve varlık sağlayabileceğini savunur ve formülleri verir.
Peki bunların hepsini bir potada eritmek/yan yana düşünmek mümkün mü? Şüphesiz. Etrafımda bunu yapan onca kişi var. Ailesini kırmamak için ya da o zamanlar henüz ne istediğini söyleme cesareti gösteremediği için ya da parayı o bölümden kazanmak güvenli bir ihtimal olarak belirdiği için; mezun olduğu bölümü meslek olarak yapan onca insan var. Buna ek olarak kendisini heyecanlandıran alanlarda hayatını idame ettiremeyecek kadar kazanmaya devam ediyorlar. Aynı anda iki ya da daha çok şey… Kısacası mozaik bir kariyer.
Peki tam olarak nedir bu mozaik kariyer ve bu zamanda bu kavramın ortaya çıkmasını nasıl düşünebiliriz? Benim adıma bu kavramla karşılaşmak; aynı anda iki işi birden (oyunculuk/editörlük) yaptığım ve başkaca şeylerden de elimi eteğimi çekmediğim şu günlerde; bu durumun adını koyduğundan başta bir içimi ferahlatıyor. Yalan yok. Fakat sonra bu kavramı Tony Robbins’den -son dönemde Netflix’te belgeselleri dönen hayli popüler bir yaşam koçundan- duymuş olunca; beyaz erkek aklının/kapitalizmin allayıp pullayıp önümüze koyduğu bir kavram mı diye düşünmeden edemiyorum.
Mozaik kariyer kavramını gündeme getiren şeylerden biri insan ömrü uzadıkça daha uzun yaşlara kadar çalışır hale geliyor olmamız. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre 2030’da her 6 kişiden 1'i 60 yaş ve üzerinde olacak. 2050’de ise bu sayının ikiye katlanması bekleniyor
İlgi alanlarımız odağında bir çalışma modeli kurmayı kısacası sevdiğiniz işi yapmayı öneriyor Robbins. İyi hoş ama bu son zamanların popüler önerisi, vaadinin aksine çalışanları düşündüğünden ortaya çıkmadı şüphesiz. İş yerindeki verimliliği gözeten, yeri gelince sınır aşımı yapan işverenlere bir kılıf oldu daha çok. Malum severek yaptığı iş, gözüne iş olarak görünmüyor insanın. Bu noktada da asıl gözetilen kapitalizmin sürdürülebilirliği oluyor.
Mozaik kariyer kavramını gündeme getiren şeylerden biri insan ömrü uzadıkça daha uzun yaşlara kadar çalışır hale geliyor olmamız. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre 2030’da her 6 kişiden 1'i 60 yaş ve üzerinde olacak. 2050’de ise bu sayının ikiye katlanması bekleniyor. Bu durumun geleneksel 40 yıllık kariyer formunu 60’lara kadar taşıması çok olası. Çalışma yılının arttığı noktada çalışanları işte tutmak için tatmin edici roller, sevdiğimiz işler devreye giriyor. Sıkılmamak, yaşam boyu öğrenmek ve becerileri geliştirmek kritik. Mozaik kariyer modelinin mutluluk vaadini biraz buradan düşünmek gerek.
Özellikle pandemiden sonra halihazırdaki makbul yaşam formlarının/değerlerinin içi boşaldı. Çalışmaya dair beklentiler/öncelikler değişti. Çoğu iş yeri esnek ve uzaktan çalışma modeline geçti. İş ile yaşam arasındaki denge yeniden kuruldu. Maaş hala önemli olmakla birlikte eskisi kadar yeterli bir motivasyon olmamaya başladı.
Mezun olduğumuz okullar zamanla anlamına kaybetmeye, deneyimden çok yetenek odaklı işe alımlar yapılmaya başladı. Bunda zorlu bir ekonomide şirketlerin üst düzey yetenekleri çekmek ve elde tutmakta zorlanmasının payı büyük. Yetenek odağında işe alma yaklaşımı, işe alma süresini hızlandırıp işe alma maliyetlerini azaltır oldu. Aynı zamanda, işyerinde çeşitliliği, eşitliği ve katılımı artırmanın bir yolu haline geldi. Bu durum kendi kendini yetiştirmiş kariyer değiştirenlerin ileriye dönük olarak daha büyük fırsatlara sahip olacağı; mozaik kariyer kavramının da bu noktada daha revaçta olacağı anlamına geliyor.
Tüm bunları bir arada düşününce yaşadığımız şeyin adını koyduğu için bu kavrama teşekkür edip vaadettiği pirüpak mutluluk formülüne çok da aldanmadan kendi yolumuzu yordamımızı aramaya devam etmekte fayda var. Bizden önceki yaşama biçimlerine sığmaz; başka türlüsünü el yordamıyla ararken karşı tarafa olmasa da bizim içimize su serpecek karşılaşmalar yaşamak dileğiyle diyelim.
“Sen şimdi okulu bitirince ne iş yapacaksın?”
“Mozaik kariyer yapacağım teyzecim.”
Kaynaklar:
Disiplinlerarası ya da kafası karışık