Published in  
Seriler
 on  
June 8, 2024

Umarım yazarsın

Merhaba okur. Orada mısın bilmiyorum, kaçıncı cümlede vazgeçersin bilmiyorum, sana gerçekten önemli bir şey söyleyecek miyim onu da bilmiyorum.
Kategori
Seriler
Tarih
8/6/24

Umarım yazarsın

Merhaba okur. Orada mısın bilmiyorum, kaçıncı cümlede vazgeçersin bilmiyorum, sana gerçekten önemli bir şey söyleyecek miyim onu da bilmiyorum.

Artwork: Kaan Walsh
Kategori
Seriler
Tarih
8/6/24

Umarım yazarsın

Merhaba okur. Orada mısın bilmiyorum, kaçıncı cümlede vazgeçersin bilmiyorum, sana gerçekten önemli bir şey söyleyecek miyim onu da bilmiyorum.

Artwork: Kaan Walsh
Umarım okursun

Uzun zamandır yazıyorum, her gün yazıyorum. Ama okuman için ilk kez yazıyorum. Julia Cameron’ın meşhur kitabı Artist’s Way / Sanatçının Yolu ile birlikte başlayan sabah sayfaları yolculuğum bu yıl 10. yaşını kutlarken böyle bir işe kalkışmış bulundum. İllâ sanatçı olmak gerekmiyor bu arada, kitabın korkunç kapağını ve verdiği ‘kesin best seller kazığı yiyorum’ hissini aşıp okumaya başlayabilirsen acayip bir deneyim sunuyor sana. 10 sene önceki bana sunmuştu yani. İnsan okuduktan bu kadar yıl sonra kitap önerirken de bir korkuyor aslında, belki de gerçekten derinliği olmayan bir bestseller’ı anlatıp duruyorumdur yıllardır. Ama hayatıma en önemli ritüelimi kazandırdığı için beni yüzeysel gösterme ihtimalini affediyorum hemen. Kitap 12 haftalık bir eğitim olarak tasarlanmış, her hafta yeni bir konu ve görevlerin yanında sabit iki tane görevi var, biri sabah sayfaları. Özetle uyanır uyanmaz defterini açıp üç sayfa yazıyorsun. Yazacak hiçbir şeyin yoksa ‘yazacak hiç bir şeyim yok’ yazarak doldurabilirsin o üç sayfayı ama aslında yazacak çok şeyin var. Sonsözde diyor ki, ‘hayatınız için sabah sayfalarına devam edin’. Alıyorum ben tabii hemen bu sorumluluğu üstüme. Başak burcu olduğumu söylemiş miydim?

Etkileyici bulan insanlar, komik bulan insanlar, önce etkileyici bulup sonra bencilce bulan insanlar, sıkıcı bulan insanlar, çok özenip başlamak isteyen insanlar, ne yazdığımı takıntı haline getiren insanlar, sorgusuzca bana güzel defterler hediye eden insanlar.

Ve sonrası defterler, kalemler, yeni evlerde, şehirlerde ve ülkelerde hemen gözüme kestirdiğim yazı köşeleri, herkesten önce uyanıp sessizce yazmak için çaktırmadan erken bitirdiğim geceler, tabi bir de hayatıma girip çıkarken bu ritüele dahil olan insanlar var, etkileyici bulan insanlar, komik bulan insanlar, önce etkileyici bulup sonra bencilce bulan insanlar, sıkıcı bulan insanlar, çok özenip başlamak isteyen insanlar, ne yazdığımı takıntı haline getiren insanlar, sorgusuzca bana güzel defterler hediye eden insanlar.

İşte düşe kalka 31 yıllık hayatımın son 10 yılı kayıt altında. Ne yazıyorum bu kadar? Nasıl yazacağız? Günlük gibi mi? 3 sayfa olmak zorunda mı? Bilmiyorum. 

Hepsi geçiyor, sadece sen kalıyorsun. Ooppsiee şu ana kadar belki ilgini çekmişti bu yazı ama birden klişe bir ‘kendini bul’ yazısına dönüştü.

Yüzünü yıkamak gibi, birilerinin seni ikna ettiği hikayeden vazgeçip kendi hikayeni aramak gibi, hiç bir zaman yalnız olmadığını anlamak gibi, ister acı kendine ister dalga geç, herkesi yargıla mesela bazı günler, bazen sadece şükret, hiç bir eksiğini görmesin gözlerin ve yaz işte. Sonra ister at ister yak yazdıklarını, tutmak zorunda değilsin. Hepsi geçiyor, sadece sen kalıyorsun. Ooppsiee şu ana kadar belki ilgini çekmişti bu yazı ama birden klişe bir ‘kendini bul’ yazısına dönüştü. Çağımızın vebası, siyaset okurken bile bir anda bilinçli farkındalık tuzağına düşürüyorlar insanı. Ama yani kusura bakma, şu hayatta ‘bütünün hangi parçası olsak daha iyi olur’u anlamaktan daha önemli bir işimiz de yok gibi…

İstediğin zaman istediğin güne dönüp kendini okuyabiliyor olmanın da enteresan deneyimleri var bak.

İstediğin zaman istediğin güne dönüp kendini okuyabiliyor olmanın da enteresan deneyimleri var bak. Sayfalarca hakkında yazdığın bazı isimlerin kim olduğunu ilk anda hatırlayamıyorsun bazen mesela, yüzlerce sayfalık bir kişisel gelişim kitabından daha etkileyici bir his oluyor. Bazen utanıyorsun bazen çok gülüyorsun, bazen kötü hissettiriyor hemen kapatıyorsun. Ama her halükarda kendinin en yakın arkadaşı olmanı sağlamış sabah sayfaların, kimse yokken sen kendin için ordaymışsın onu görüyorsun. Hala okuyorsan, artık klişelere düşüşümle ilgili özür dileme ihtiyacı hissetmiyorum senden. Böyle güzeliz. 

 Hepsi geçiyor, sadece sen kalıyorsun dedim ya, sonra biri çıkıyor karşına ‘yazsana bize de’ diyor. İçinde doğru bir his beliriyor o an ve de koca bir korku. Her gün çabasızca yaptığın o şey birden dünyanın en karmaşık işine dönüşüyor, hepimiz böyleyiz değil mi? Yine de bir cesaret karalıyorsun işte bir şeyler ve sana yemin ederim bu yazıyı yazmaya başladığım an’daki kişi değilim artık. Başka hiç bir şey olmasa da benim kötü başladığım bir gün kurtuldu.

Umarım okursun.

Ve umarım yazarsın.